Marmara Bölgesi’nin Trakya kesiminde yer alan Kırklareli, kuzeyinde; Bulgaristan, doğusunda Karadeniz; güneydoğusunda İstanbul; güneyinde Tekirdağ; batısında ise Edirne ile çevrilidir.
Kırklareli’nin iki farklı coğrafi konumu vardır. Kuzey ve doğu kesimi dağlık, güney ve güneybatı kesimi de plato niteliğindedir. Bulgaristan’ın güneydoğusundan başlayan kuzeybatı-güneydoğu doğrultusunda, Karadeniz kıyısına paralel olarak uzanan Istranca Dağları ilin kuzey ve doğu kesimlerini engebelendirmektedir. Kırklareli ile Demirköy arasındaki Mahya Dağı’nda 1.031 m.ye ulaşan Istrancalar güneydoğuda alçalarak platoya dönüşür. Istrancalar ile Karadeniz kıyısında kalan alanda Limanköy ve Demirköy platoları yer almaktadır.
Karadeniz kıyısındaki 50 km.lik uzunluk oldukça düzdür. Bu kıyıda Limanköy, İğneada, Kıyıköy (Midye) ve Çilingoz koyları bulunmaktadır. Bu koyların arkasındaki kumsallar ormanlık, sazlık ve bataklıktır. Ayrıca burada kıyı gölleri ve dere ağızları da vardır. İlin bu bölümünü Istrancaların kuzey yamaçlarından doğan akarsular sulamaktadır. Rezve, Deringeçit, Efendi, Bulanık, Pabuç ve Kazan dereleri bunların başında gelmektedir. Bu akarsuların denize ulaştıkları yerlerde kıyı düzlükleri vardır ve hemen kumsalın arkasında Sakpınar, Erikli, Mert ve hamam gibi sazlık ve bataklıklarla kaplı küçük kıyı gölleri bulunmaktadır.
Kırklareli’nin güney ve batı kesimleri alçak tepelerin engebelendirdiği, akarsuların böldüğü bir çöküntü alanı olan Ergene havzasıdır. Buradaki Ergene Nehrine Istrancaların güney ve güneybatı yamaçlarından kaynaklanan Paşaköy, Sulucak, Lüleburgaz, Babaeski (Şeytan) ve Teke dereleri ile güneyden akan Beşiktepe ve Hayrabolu suları katılmaktadır. İlin kuzey bölümünde Istranca dağlarının kuzey yamaçları ve platolar zengin orman ve bitki örtüsü ile kaplıdır. Teke Deresi üzerinde sulama ve taşkınları amacı ile Kayalıköy Barajı yapılmıştır. Babaeski Şeytan Deresi üzerinde de Kırklareli Barajı ve Armağan Barajı bulunmaktadır.
Deniz seviyesinden 203 m. yüksekliğindeki Kırklareli’nin yüzölçümü 6.650 km2, 2000 Yılı Nüfus Sayımı sonuçlarına göre, toplam nüfusu 331.937’dir.
jeolojik zaman arazilerinin hakim olduğu Kırklareli’nin Yıldız Dağları bölümü, eski deniz tabanı olup, sonradan kıvrılma ve kırılmalarla beraber yükselmiş bir Masif dağ yapısındadır. Birikim ve volkanik taş yapısının yanı sıra kireç özellikleri de görülen arazide bol miktarda su kaynağı bulunmaktadır. Önemli Fay hatlarının ilki Vize-Kırklareli yönündedir. İkincisi ise Karadeniz kıyılarının girinti ve çıkıntılarının da nedeni olan; İğneada-Limanköy arasında yer almaktadır. Alüvyal ovalar güneye doğru Ergene havzasından sonra bir yayılma gösterir. Demirköy ve Limanköy Platoları en önemli plato yapılarındandır. Güneydeki platoları ise Yıldız dağları ile Ergene ovası arasında yer alır.
İlin ekonomisi tarım, hayvancılık, sanayi, ormancılık, balıkçılık ve turizme dayalıdır. Kırklareli’nin ekonomisinde tarım önde gelmektedir. Ekime elverişli alanlar modern tarım yöntemleri ile işlenmektedir. Yetiştirilen başlıca tarımsal ürünler, buğday, ayçiçeği, şeker pancarı, patates, arpa, yulaf, karpuz, domates, kavun, üzüm, lahanadır. Buradaki Türkgeldi tarım işletmesi ile Türkiye Şeker Fabrikaları, Sarımsaklı Tohum Üretme Çiftliğinin il tarımının gelişmesinde büyük payı olmaktadır.
Hayvancılıkta ise, sığır, kıvırcık koyunu, Plevne ırkı sığır yetiştirilmektedir. Buna bağlı olarak süt ve süt ürünlerinden beyaz peynir, kaşar peyniri ile yapağı, deri elde edilmektedir. İlde çok sayıda mandıra ve soğuk hava deposu bulunmaktadır. İlin deniz kesiminde özellikle İğneada’da balıkçılık yapılmaktadır.
1970’li yıllardan sonra Kırklareli’nde sanayii ağırlık kazanmıştır. Türkiye’nin ilk şeker fabrikası olan Alpullu Şeker Fabrikası ile, Trakya Çimento Sanayii, Orman Ürünleri Kurumunun Demirköy Kereste Fabrikası, Kırklareli Yem Fabrikası, Kırklareli Tarım Alet ve Makine Fabrikası, Türkiye Şişe ve Cam Fabrikalarının Cam Sanayii bunların başında gelmektedir. Ayrıca ilde özel kesime ait bitkisel ürün salça, dokuma, tuğla, kireç, döküm, tel, çivi, elektrik malzemeleri gibi küçük kuruluşlar bulunmaktadır.
Kırklareli turizm yönünden de önemli olup, Demirköy ilçesinde bulunan Subasan Orman Ekosistemi içerisindeki Saka Gölü ve orman alanı, av koruma ve üretme alanıdır. Limanköy, İğneada, Kıyıköy, Çilingoz, Kocagöl ve Erikli turizm yönünden önem taşımaktadır.
İl topraklarında, Demirköy yöresinde Bakır, volflamit, dolamit; Vize’de manganez; Merkezde feldispat yatakları bulunmaktadır. Ayrıca Lüleburgaz’ın Hamitabat Köyü’nde Türkiye’nin en büyük doğalgaz depoları bulunmaktadır. Burada üretilen doğalgaz çevredeki sanayii kuruluşlarına ve TEK’in çevrim santralinde enerji kaynağı olarak kullanılmaktadır. Rusya-Türkiye doğalgaz boru hattı Bulgaristan sınırından girdikten sonra Hamitabat tesislerine ulaşmaktadır.
Kırklareli’nin, Trakya’nın diğer kesimlerinde olduğu gibi tarih öncesi Çağlara inen bir geçmişi vardır. Yörede yapılan arkeolojik kazılar buradaki ilk yerleşimin Neolitik, Geç Kalkolitik ve Tunç çağlarından başladığını göstermiştir. MÖ.1200’lerde Trakya’dan gelen göçmen grupları buraya yerleşmiştir. Çeşitli kabilelerden oluşan Trak Krallığı yöreyi egemenliği altına almıştır. Trakların Ast, Madiaten,Melandit, Odris, Tin ve Tranipsa kolları Trakya’nın tümünde olduğu gibi Kırklareli yöresine de hakim olmuşlardır. MÖ.750 yılında Avrupa’dan Anadolu’ya yönelen Frigler buradan geçmiştir.
MÖ.VI.yüzyılın ortalarında Atinalılar, Perslerin (MÖ.513) yöreye yerleştikleri görülmektedir. MÖ.V.yüzyıl ortalarında burada kurulan Trakların Odrys kolunun kurduğu devletini Makedonya Kralı II.Phillip yıkmış bunu Bithynia Krallığının egemenliği izlenmiştir. MÖ.46’da Roma İmparatoru Cladius Trakya ile birlikte Kırklareli yöresine de hakim olmuşlardır.
Kırklareli, MÖ.IV.yüzyılda Gotların,İskitlerin, VII.yüzyılda Avarların, VIII.- X.yüzyıllarda da Bulgarların sürekli saldırılarına uğramıştır.
Bizans döneminde Kırklareli yöresine 40 kilise anlamına gelen “Saranta Ekklesiai” ismi yakıştırılmıştır. Bizanslıların Bulgarlarla olan mücadelesinde yöre zaman zaman saldırılara uğramış, 1190’da Haçlılar, 1204’te Latinler burayı ele geçirmiştir. Kırklareli 1264’te Bulgarlar ve tatarlar tarafından yağmalanmıştır.
Osmanlılar 1361’de Trakya ile birlikte Kırklareli’ni de topraklarına katmışlardır. XIX.yüzyıl sonlarında Edirne vilayetine bağlı Kırkkilise sancağının merkezi olan Kırklareli, 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı’nda Ruslar tarafından işgal edilmiştir. Ardından yapılan Ayestefanos Antlaşması ile Bulgar Prensliğine bırakılmış, Berlin Antlaşması (1878) ile de yine Osmanlı topraklarına katılmıştır.
Balkan Savaşı sırasında 30 Ekim 1912’den 8 Temmuz 1913’e kadar Bulgar işgalinde kalmış, Kurtuluş Savaşı sırasında 26 Temmuz 1920’de Yunanlılar tarafından işgal edilmiş, 15 Ekim 1922’de Fransızların denetimine girmiştir. Kurtuluş Savaşı’nın bitiminde, 10 Kasım 1922’de işgalden kurtarılmıştır. Kırkkilise ismi de Kırklareli olarak değiştirilmiş ve il konumuna getirilmiştir.
Kırklareli’nde günümüze gelebilen tarihi eserler arasında; yöredeki Tümülüsler, Höyükler, Dolmenler, Vize Roma Tiyatrosu Kösemihalzade Hızır Bey Külliyesi (1383), Kadı Camisi (1577), Güllabi Ahmet Paşa’nın yaptırdığı Beyazıt Camisi (Paşa Camisi) (1593), Hızır Bey Camisi (1824-1825), Kadı Emin Ali Çelebi Camisi (1568-1569), Karakaş Camisi (1628), Üsküpdere Camisi, Cedit Ali Paşa Camisi (1555), Fatih Camisi (1467), Sokollu Mehmet Paşa Külliyesi (1569), Kadı Ali Camisi, Pınarhisar Hundi Hatun Camisi (XV.yüzyıl), Pınarhisar Sadık Ağa Camisi (XIV.yüzyıl), Karaca İbrahim Bey’in yaptırdığı Kapan Camisi (1640), Vize Ayasofyası, Lüleburgaz Zindan Baba Türbesi, Vize Gazi Süleyman Paşa Camisi (VI.yüzyıl), Hızır Bey Hamamı (1383), Vize Hamamı, Hızır Bey Arastası (1338), Vize Mağara Manastırları, Kıyıköy Aya Nikola Manastırı (VI.yüzyıl), Babaeski Köprüsü (1633), Alpullu Köprüsü (XVI.yüzyıl), Sokollu Mehmet Paşa Köprüsü (1569), Gümrük hanı (XVII.yüzyıl), Kadı Çeşmesi (1568), Kapan Çeşmesi (Salıyeri Çeşmesi) (1771), Kayyımoğlu Çeşmesi (1768), Alman Çeşmesi, Kırklar Şehitliği, Seyfioğlu Tabyası ve Taş Tabya (1877), Atatürk Anıtı ve Türk sivil mimari örneklerinden evler bulunmaktadır.